Bilgi ve Ahlak & Bilginin Ahlakiliği
Bilgi, Allah’ın Hz. Âdem’e öğrettiği isimlerle başlayarak insanoğluna sunduğu bir lütuftur ve insanoğlu
bu bilgiyle, kendisi başta olmak üzere varlıkların hakikatini hakkıyla anlama çabasına, hayır ve saadet arayışına
girer. Bilgi, Allah’ın bir lütfu olduğu gibi aynı zamanda emaneti de olup tarih boyunca kümülatif olarak
toplanan insanlığın ortak malıdır. Bilgiye bu anlayışla yaklaşmak ve bilgiyi bu anlayışla hem kullanmak hem
de paylaşmak, insanın bu nimet ve emanete karşı en büyük sorumluluğudur. Ancak insanoğlunun birçok nimet
ve emanete karşı sergilediği yanlış tutum, ne yazık ki bilgi karşısında da gerçekleşmektedir.
Dünya hayatında sahip olduğumuz her şeyin bir ahlaki tarafı olduğu gibi (mal, makam, siyaset,
ticaret, ibadet, savaş, barış, zafer v.s.), bilginin de ahlaki veçhesi mevcuttur. Ahlaktan yoksun hiçbir şey hayır
getirmediği gibi, bilgi de ahlaktan bağımsız düşünülemez ve bilgi ile ahlak arasındaki ayrışma, ahlaktan yoksun
bir bilgiyi ortaya çıkarmaktadır. Bilgi-ahlak birlikteliğinin insana önce kendisini bilmeyi sağlaması, sonra
da Rabbini tanımaya vesile olması beklenir. Ancak insan bu bilinçten uzaklaşınca bilgiyi bir çıkar aracına
dönüştürmüş, insanlığa refah ve mutluluk getirmesi beklenen bilgiyi, tahrip ve yıkım için kullanma yoluna
gitmiştir. Varoluş sebebi doğruya, güzele, hak ve hakikate ulaştırmak olan bilginin istismarı ile tarih boyunca
insanlık büyük acılar çekmiş ve halen de çekmeye devam etmektedir.
Bu çalışmada bazı filozof ve âlimlerin düşünceleri doğrultusunda; bilgi ve ahlak arasındaki ilişki
irdelenmiş, ahlaktan yoksun bilginin olumsuz sonuçları ile bilgi-ahlak birlikteliğinin İslami ve insani yönden
ehemmiyeti değerlendirilmiştir.
ANALİZİN TAMAMINA PDF FORMATINDA ERİŞMEK İÇİN TIKLAYINIZ.